26 Şubat 2009 Perşembe

UNUTULMAZ YERLİ OYUNCULARIMIZ

UNUTULMAZ YERLİ OYUNCULARIMIZ

HAKKI YETEN

Beşiktaş’ın sembolü Baba Hakkı, 1910 yılında Vodina’da doğdu. Henüz 1 yaşındayken ailesi İstanbul’a yerleşti. Babası Binbaşı Mahmut Nedim Bey, 1914’te Çanakkale’de şehit düştü.

5 kardeşiyle birlikte yaşam savaşı veren Hakkı Yeten askeri okula yazıldı. Bu dönemde Beşiktaş Muradiye semtinde futbola başladı. Maltepe, Halıcıoğlu ve Kuleli askeri takımlarında oynadı. Beşiktaş Futbol Şubesi’nin kurucusu Şeref Bey tarafından Siyah-Beyazlı renklere kazandırıldı. Bu arada askerlik mesleğini bırakarak avukat oldu.

17 yıl Beşiktaş forvetinde özellikle sağiç olarak yer aldı. Otoriter ve teknik oyunculuğuyla kısa sürede kaptan oldu. Özellikle disipline verdiği önem nedeniyle kısa süre içinde “Baba” lakabını aldı. Saha dışında da tam bir beyefendi olan Hakkı Yeten, güçlü yapısıyla rakip oyuncularla ikili mücadelelerde kollarını açar ve karşı takım oyuncusu önüne geçemezdi.

1945’te futbolu bırakana kadar, 1 Türkiye Birinciliği, 2 Milli küme, 1 Başbakanlık Kupası, 7 İstanbul Ligi, 1 İstanbul Şildi, 2 İstanbul Kupası şampiyonluğu yaşadı. 17 yıl formasını giydiği Beşiktaş’ta 439 maçta 382 gol kaydederek inanılması güç bir sayıya erişti. Derbilere de damgasını vuran Baba Hakkı, hem Galatasaray hem de Fenerbahçe’ye 30’ar gol atarak tarihe geçti.

İkinci Dünya Savaşı nedeniyle A Milli Takım çok az sayıda maç yaptığından Hakkı Yeten de yalnızca 3 kez ay-yıldızlı formayı giyebildi. 27 Eylül 1931’de Bulgaristan’a 5-1 yenildiğimiz maçta tek golümüzü Baba Hakkı atmıştı.

Futbolu bıraktıktan sonra Futbol Federasyonu’nda Asbaşkanlık yaptı. Beşiktaş’ta 3 dönem başkanlık yaptı. Daha sonra yönetimi kurulu tarafından şeref başkanı seçildi. Hakkı Yeten, 16 Nisan 1989 tarihinde yaşama veda etti. Beşiktaş Belediyesi, Fulya Stadı’nın bulunduğu caddeye O’nun ismini verdi.





VEDİİ TOSUNCUK


1921 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Vedii Tosuncuk, futbola 22 yaşında İzmir’de başlamıştır. Kısa zamanda Karşıyaka takımında ortahaf mevkiinde oynamış, Tıp tahsili için İstanbul’a geldiğinde de, çocukluğundan beri gönül verdiği Beşiktaş’a transfer olmuştur. Beşiktaş Futbol Takımı’nın sol kanadında uzun yıllar başarılı maçlar çıkarmış ve fiziki üstünlüğüne eklediği mükemmel tekniği ile, Siyah-Beyazlı takımımızın şampiyonluklarında önemli roller oynamıştır. Ayrıca Beşiktaş’ta Kaptan’lık mertebesine ulaşmış yıldızlardandır. Uzun, sert vuruşları sayesinde maçın kaderini değiştiren oyuncular arasında yer alan Tosuncuk, Beşiktaş tarihinde Hüsnü Savman’dan sonra gelen en büyük solbek oyuncusudur. A Milli Takım’da 10 defa solbek olarak ay-yıldızlı formayı giyen Vedii Tosuncuk, 1 defa da kaptanlık yapmıştır.




ŞÜKRÜ GÜLESİN
14 Eylül 1922’de doğan Şükrü Gülesin, Türk futbolunun yetiştirdiği en büyük yıldızlardan biri olarak anıldı. Futbola küçük yaşta Kınalıada’da kaleci olarak başladı ve kısa sürede forvete geçti. İstanbul Erkek Lisesi’nde öğrenci iken Beyoğluspor’a transfer olan Şükrü, 1940-41 sezonunda Beşiktaş’a geldi. 1944-45 sezonunda Ankaragücü’nde forma giyen Gülesin, Beşiktaş’ta oynadığı 10 yılda, 3 Milli Küme, 6 İstanbul Ligi, 2 İstanbul Kupası, 2 Başbakanlık Kupası şampiyonlukları yaşadı. 13’ü Galatasaray’a, 9’u Fenerbahçe’ye olmak üzere derbilerde 22 gol kaydetti. Ortaya koyduğu muheşem futbolla birlikte attığı korner golleri de onu büyük üne kavuşturdu. Adını Avupa’da duyuran Gülesin, 1950’de İtalya’ya gitti. Palermo, Lazio, tekrar Palermo olmak üzere 3 sezonda, İtalya 1. Ligi’nde 79 maçta 36 gol attı. Dünyanın bu en zor liginde forma giyen en başarılı yabancılardan biri olarak anılan Gülesin, Türkiye’ye dönünce Galatasaray’a transfer oldu. 10’u Beşiktaş’ta, 1’i Lazio’da olmak üzere 11 kez A Milli formayı giydi, toplam 4 gol kaydetti. Futbolu bıraktıktan sonra, Milli Takım Teknik Komitesi’ne seçildi, Beşiktaş’a yöneticilik ve spor yazarlığı yaptı. 10 Temmuz 1977’de kalp kizi geçirerek yaşama veda etti.





HÜSEYİN SAYGUN


İstanbul Beyazıt’ta 1920 yılında doğan Hüseyin Saygun, futbola Kadırga’da başladı. Bir süre Kurtuluş’ta futbol oynadıktan sonra Beşiktaş’a transfer oldu. 1936’dan 1947’ye kadar giydiği siyah-beyazlı formayla çok başarılı maçlar çıkarttı. 1947-48 sezonunda Vefa’da oynayan Hüseyin, bir yıl sonra Beşiktaş’a döndü ve futbolu siyah-beyazlı forma altında bıraktı. Orta sahada oyunu yönlendiren ve günümüzde “playmaker” olarak adlandırılan Saygun, derbilerde Fenerbahçe ve Galatasaray’a karşı da 4’er gol kaydetmeyi başardı. 9 kez A Milli olan ve “Çengel” lakabı ile anılan Hüseyin Saygun, 1959 yılında Teknik Direktör Remondoni’nin takımı bırakması üzerine Beşiktaş’ı çalıştırdı. 1994 yılında da vefat etti.





HÜSNÜ SAVMAN


1908 yılında doğan Hüsnü, Beşiktaş’ın Bandırma deplasmanına gidişinde Kulüp yetkilileri tarafından beğenilip takıma kazandırıldı. 1926’dan 1943 sonuna kadar 17 yıl Beşiktaş formasıyla genellikle solbek, bazı maçlarda da santrfor olarak oynadı. Beşiktaş’ın ilk Milli futbolcusu olan Hüsnü Savman, 8 kez A Milli forma altında görev yaptı, 3’ünde sahaya kaptan olarak çıktı. Cesaretli futbolu, kişiliği ve beyefendiliğiyle tanınan Hüsnü Savman, kısa sürede kulübün sembol isimlerinden biri haline geldi. Beşiktaş’ta Baba lakabı da ilk kez Hüsnü Savman’a verildi. Baba Hüsnü, 1 kez Türkiye Birinciliği, 1 kez Milli Küme, 6 kez İstanbul Ligi ve 1 kez de İstanbul Şildi şampiyonluğu yaşadı. Futbolu bıraktıktan kısa bir süre sonra, henüz 37 yaşındayken öldü.



ŞEVKET YORULMAZ


1950’li yılların unutulmaz oyuncusu Şevket Yorulmaz, 1926’da Konya’da dünyaya geldi. Futbola Konya İdmanyurdu’nda başladıktan sonra 23 yaşında Beşiktaş’a transfer oldu. Beşiktaş’ta 1951-52 ve 1952-53 sezonlarında gol kralı olan Şevket Yorulmaz, özellikle ceza alanı içindeki fırsatçılığı, çabukluğu ve gol vuruşlarıyla dikkatleri çekti. 3 kez A Milli formayı giyen Şevket Yorulmaz, derbilerin golcüsüydü Fenerbahçe ağlarına 10, Galatasaray ağlarına da 9 gol atarak, Beşiktaş tarihine adını yazdırdı. Futbolu bıraktıktan sonra uzun süre Beşiktaş Yönetimi’nde görev alan Yorulmaz, daha sonra Divan Kurulu üyeliği ve kulüp müdürlüğü görevlerini de üstlendi.




FARUK SAĞNAK


1924 yılında İstanbul’da doğdu. Beşiktaş’ta yetişti ve 1944 ile 1956 yılları arasında, tüm kadrolarda eksiksiz görev yaptı. Defans, orta saha ve hücum hattının sol kanatlarında tüm mevkiilerde aynı başarıyı göstererek oynadı. Kelimenin tam anlamıyla bir “joker” oyuncusuydu.

Top tekniği, oyunu okuyuşu, defansta oynarken ileri uçtaki arkadaşlarına attığı paslar, orta sahada oynadığı maçlarda ise yine önündeki gol adamlarına attığı milimetrik paslar, klasının aynasıydı.

Milli maç organizasyonlarının iptal edildiği harp yıllarına rastlayan gençlik döneminde, bu şerefe nail olamamıştı ama üstün klasını sonuna kadar koruduğu son döneminde, Milli Takım’a davet edilmesi, O’nun ne çapta futbolcu olduğunun en somut örneğidir.

12 yıl aralıksız formasını taşıdığı Beşiktaş’ta, 273 maçta yer aldı ve 25 gol kaydetti rakip kalelere.
Futbolu bıraktıktan sonra muhtelif dönemlerde Beşiktaş Yönetim Kurulları’nda görev aldı. Tam bir oyuncu sarrafı olarak da tanınır. 1959-60 sezonunun şampiyon kadrosu oluşturulurken; Birol Pekel, Şenol Birol, Arif ve Tuncay Demirtaş gibi genç oyuncuları keşfedip, Beşiktaş’a kazandıran O’dur.




BÜLENT AZİZ ESEL


Topu ayağına aldığında karşısındaki rakip oyuncuyu şaşkına çevirirdi. Hem güçlü fiziği, hem de uzaktan attığı şutlar yüzünden ‘Kasatura Bülent’ lakabını almıştı. 1927 yılında dünyaya gelen Bülent, Kırıkkalespor’da futbola başladıktan sonra 1943-48 yılları arasında Ankaragücü’nde forvet olarak oynadı.1948’de Beşiktaş’a transfer olan Esel, aynı yıl kazanılan İstanbul şampiyonluğunda büyük pay sahibiydi. Bir sezon sonra 20 gol atarak, Şükrü Gülesin’le birlikte takımın en büyük hücum silahı haline geldi. 50-51 sezonunda Adalet’te forma giyen Bülent Esel, Palermo’nun SPAL takımıyla anlaşarak İtalya’ya gitti. Bu ülkede 3 yıl futbol oynayan Bülent Esel, güçlü fiziği sayesinde çok başarılı oldu. 1951-54 yılları arasında SPAL takımında 77 lig maçında 27 gol atmayı başardı. İtalya’da ki başarılı dönemin ardından 1954’te Beşiktaş’a dönen Bülent Esel, 1954’ten 57’ye kadar Beşiktaş’ta oynadıktan sonra Altınordu’ya transfer oldu ve bu takımda futbol yaşamını noktaladı. Futbolu bıraktıktan sonra teknik direktörlük yapan Esel Altınordu ve Uşaksor’da uzun yıllar çalıştı.





ETHEM KARPAT



Futbol topuyla Küçüksu çayırlarında tanışan Ethem Karpat, 23 Şubat 1921 tarihinde İstanbul Kocamustafapaşa'da dünyaya geldi. Anadoluhisarı futbol takımının yaz maçlarını izlerken futbola sevdalandı. O kaleci olmayı istedi. Küçüksu çayırında arkadaşlarıyla futbol oynadı. İlk kez İdmanyurdu Kulübü'nde genç takım ile sahaya çıktı. Daha o zaman 14-15 yaşındaydı. Daha sonra Davutpaşa Kulübü'nde birkaç maç oynadıktan sonra talebelere futbolun yasaklanması ile bir süre uzak kaldı. Askeri bir fabrikada çalışmak için gittiği Kırıkkale'de yeniden futbola başladı. Ardından Ankaragücü forması ile sahalarda yer aldı. 1944'te terhis olduktan sonra Beşiktaş'ın kapıları kendisine açıldı. 1945-46 sezonunda lisansını alarak Siyah-Beyazlı formamızı giymeye başladı. Ethem Karpat, Siyah-Beyaz forma ile tam 104 maça çıktı. Şeref Stadı’nın toprak sahasında yaptığı muhteşem kurtarışlarıyla bazen “kedi” lakabını aldı, bazen de “panter”...

1948 yılında “en az gol yiyen kaleci” olduğunda ise spor sayfalarının manşeti hazırdı: “King Kong”. 17 yıl boyunca kalecilik yapan Ethem Karpat, 1952 yılına kadar top oynadı. Daha sonra futbolu bıraktı. 60 yıl boyunca kulüp, 40 yıldır da divan üyesi. 1977 yılında idare heyetinde bulundu. 2 dönem Sicil Komitesi'nde görev aldı.





MEHMET ALİ TANMAN



8 yılda 7 Lig Şampiyonluğu'na adını kazıyarak, aradan yarım asır geçmesine rağmen hala kırılamayan bir rekorun sahibi olan Beşiktaş'ın, bu altın devrinde kaleyi koruyan en önemli isim; Mehmet Ali Tanman'dı... 1933-1946 yılları arasında 354 maçta Siyah-Beyazlı formayı giyen Mehmet Ali Tanman, kalesinde sadece 70 civarında gol gördü ve "100 Yılın En iyi Kalecisi" unvanını kazandı.

Tarihi boyunca Beşiktaş kalesini birçok ünlü kaleci korudu. Dr. Resul, Haki (Osmanlı Devri'nde), Sadri, "Şark'ın Zamorası" Osman, Mehmet Ali, Ethem, Fevzi, Bülent, Varol, Necmi, Özcan (Arkoç), Sabri, Rasim, Zafer, Adem, Jurkoviç, Şener, Aumann
ve Oscar Cordoba Siyah-Beyazlı takımın kalesini başarıyla koruyan çok değerli isimlerdi. Şimdi de kalemiz birbirinden değerli Türk kalecilere emanet.
Kalecilerimizden Mehmet Ali Tanman şüphesiz en şanslı olan isimdi.

Beşiktaş futbol tarihinin "gelmiş geçmiş en büyük kadrosu"nda oynadığı için, çok az sayıda yenilgi ile tanıştı. "Sabri, Hakkı, Kemal, Şeref, Şükrü (Vecdi) hücum hattı", o derecede güçlüydü ki, 2 gol yese 4;
3 yese 6 gol atarak,
O'nu kalesinde rahatlatıyordu devamlı olarak... Yerine geçen Ethem de, bu mirastan yeterince yararlandı şüphesiz...
1973 yılının bir Beşiktaş-Galatasaray derbi maçının arifesiydi... Bu vesile ile Beşiktaş kalecisi Ethem Karpat ile birlikte Hürriyet Gazetesi'ne verdikleri bir röportajda, Galatasaray'ın "Kova" lakaplı kalecisi Osman İncili, kendi döneminin futbolunu dile getirirken, şöyle diyordu Korkut Göze'ye:
"Zamanımızda kaleye en azından 30 top gelirdi. Atlar, zıplardık. Hele yediğimiz tabanlar... Harpten
çıkardık sanki..."
Söze giren Ethem'in dedikleri daha da enteresandı:
"Maça gladyatör gibi
giyinip çıkardık. Sakatlanma da az olurdu. Şimdikiler defileye çıkıyorlar sanki.
Bir don, ince bir kazak..."
Osman İncili sazı tekrar eline alıyor ve şu sözcüklerle devam ediyordu röportaja:
"Ben Pazar günü Galatasaray kalesinde olsaydım, en çok
Necmi'den korkardım."
Söz konusu olan Necmi, Necmi Perekli'ydi.
Ethem de öyle devam ediyordu röportaja:
"Ben Gökmen'den korkardım. Zira topa, sille, tokat, tekme giriyor..."
Korkut Göze'nin kaleme aldığı röportajın konu başlığı da çok anlamlıydı gerçekten...
"Eskiden toplar kaleye
gülle gibi düşerdi" diyordu, geçmişin iki ünlü file bekçisi, Korkut Göze kardeşimize bu söyleşide içtenlikle.

Forvetlerle Kalecilerin Mücadelesi

Mehmet Ali Tanman'ı, formunu belirli bir düzeyde tuttuğu ve özel hayatına çok dikkat ettiği için takım kaptanı "Baba" Hakkı da çok sever ve kollardı. Bazı maçlarda ona karşı acımasız davranan, sakatlanmasına sebep olan rakip futbolculara müdahale eder ve onları efendiliğe davet ederdi.
Yaratıcı futbollarının yanı sıra çok sert şutlar da savuran forvetler önünde kalelerini korumak, o dönemin kalecileri için gerçekten büyük problemlere neden oluyordu her maçta... Çamur deryası "balçık" sahalarda, çamurdan gülle gibi ağırlaşmış toplar, çok güçlü fiziğe sahip tabanca mermisi gibi şut atan ve bunu asker postalı gibi futbol ayakkabıları ile gerçekleştiren döneminin süper futbolcuları ile karşı karşıya oynamak, gerçekten çok zordu o devrin kalecileri için...
Fenerbahçe santrforu Melih Kotanca ile Beşiktaş kalecisi Mehmet Ali Tanman arasında yaşanmış bir olayı sizlere sunmadan evvel, içlerinde Melih Kotanca'nın da olduğu devrin santrforlarına bir göz atalım.
1940'lı yıllarda, Türk futbolu'na renk katan takımlarda, çok güçlü forvet elemanları vardı. Mesela, Beşiktaş'taki "Keklik" lakaplı Kemal Gülçelik'in yanı sıra, Galatasaray'da "Katır" lakaplı Cemil Gürgen, Reha Eken ve Gündüz Kılıç, Ankara Harb Okulu'nda Sabahattin Erman, İzmir Altınordu'da lakabı "Beşiktaşlı" olan Hüseyin, Fenerbahçe'de de Melih Kotanca ile "Lavton" Suphi Ural ilk akla gelen isimlerdi, golcü futbolcular olarak... Bu topçular, rakip ceza sahasına en kısa yoldan akarak, kaleyi gördükleri anda da bir an bile tereddüt etmeden, şutunu patlatarak gole gitme özelliği taşırlardı.
Üzülerek belirtmek zorundayım ki, bu santrforlar içinde rakip kalecilere en acımasız davranan isim, Sarı-Lacivertli Melih Kotanca idi. Golcülüğünün yanı sıra, rekortmen bir atlet de olan Melih Kotanca tüm bu meziyetlerine gölge düşürecek düzeyde rakiplerine gaddarca davranan ve onları sakatlayan bir futbolcuydu.
1930'lu yıllarda Fenerbahçe ile oynanan bir derbi maçta, kaleci Mehmet Ali'yi sakatlamış ve bu yüzden maçın yarıda kalmasına sebebiyet vermişti. Yıllar sonra, bu defa 40'lı yıllardaki bir Beşiktaş-Fenerbahçe maçında, Beşiktaş santrhafı Ömer ile bir hava topunda buluştuğu anda Ömer'e dirsek atarak yere düşmesine sebep olmuş, bu yetmiyormuş gibi o asker postalı gibi ızgaralı ayakkabıları ile Beşiktaş santrhafının üzerinde tepinerek, 6 kaburga kemiğinin kırılmasına sebep olmuştu. Ömer yerde acı içinde kıvranırken, "Baba" Hakkı "Ne yaptın sen!" diyerek, üzerine yürümüş, Melih'in kaçmaya başlaması üzerine O da peşine takılarak, tarihi Şeref Stadı'nı, turlamaya başlamışlardı. Olay karakola intikal etmiş, centilmenlik örneği gösteren santrhaf Ömer kendisini sakatlamasına rağmen Melih Kotanca'yı affederek, ağır bir ceza almasına mani olmuştu.
Kaleci Mehmet Ali Tanman ile Melih Kotanca arasında yaşanmış bir olay daha vardır Şeref Stadı' nda...
Yine büyük bir derbi maçı... Şampiyonluğu etkileyen bu karşılaşmada da bir türlü uslanmayan Melih Kotanca bir Fener akınında Beşiktaş kalecisi Mehmet Ali ile yine karşı karşıya kalmış, O'nun sert şutunu bloke etmesine rağmen, Fener santrforunun suratına patlattığı tekme ile kendinden geçmişti. Yerde ızdırap içinde kıvranan ve ağzından köpükler gelmeye başlayan Mehmet Ali'nin bu görüntüsü karşısında paniğe kapılan Melih Kotanca, Baba Hakkı'nın üzerine yürümesi ile birlikte yine bir koşmacadır başlamıştı toprak kulvarda... Melih, sahayı ikinci defa döndükten sonra soyunma odasına sığınmıştı. Bu olaydan olmasa da Melih, başka bir maçta, rakibini bayılttığı için 9 ay boykot almıştı.

Beşiktaş'ın Altın Devri

1939 ile 1949 yıllarını içine alan zaman dilimi, Beşiktaş futbolu için "Altın Bir Devir"dir futbol tarihimizde... "Karakartal" Beşiktaş Takımı, bu yıllarda tüm rakiplerinin üzerinden silindir gibi geçmiş ve 8 yılda 7 Lig Şampiyonluğu'na adını kazıyarak, aradan yarım asır geçmesine rağmen hala kırılamayan bir rekorun sahibi olmuştur...
Bu dönemde oynanan 144 resmi lig karşılaşmasında, rakip kalelere atılan gol sayısı da 599'dur. Bu rakam da bir rekordur ülkemizde. Hatta dünyada!... Buna karşılık kalesinde gördüğü gol sayısı ise 81'dir Beşiktaş'ın..
İşte söz konusu yıllarda bu "Altın Devir"i yaratan Siyah-Beyazlı takımda Kartal'ın kalesini koruyan en önemli isim; Mehmet Ali Tanman'dı tereddütsüz!.. Siyah-Beyaz forma ile 354 maçta oynadı ve kalesinde 70 civarında gol gördü.
1930'lu yılların ortalarında "Arap" Sadri Usuoğlu'dan kaleyi devraldı ve 1940'ların ortalarına kadar en güçlü kadrolarda yer alarak, "100 Yılın En İyi Kalecisi" unvanına hak kazandı bileğinin hakkıyla...
1933-34, 1938-39, 1939-40, 1940-41, 1941-42, 1942-43, 1944-45 ve 1945-46 yıllarında İstanbul ligi birincilikleri, 1934'te Türkiye Futbol Şampiyonluğu ile 2 Milli Küme ve çeşitli kupa birincilikleri elde eden bu müstesna file bekçisi, ne yazık ki 1 defa olsun Milli formayı giyemedi futbol tarihimizde. Ne büyük çelişki değil mi futbolumuz için?...




KAMİL ÜZÜLME



1928 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Lise öğrenimini yaptığı yıllarda İstanbulspor'da oynarken kendini gösterdi. 1949-50 sezonunda Beşiktaş forması ile sahalarda yer aldı. İlk yılında İstanbul Ligi şampiyonluğuna katkıda bulundu. 1951, 1952 ve 1954 yıllarında da iki kez Türkiye Ligi Şampiyonluğu gördükten sonra 1959-1960 sezonu sonunda futboldan koptu.

Sağlam ve iri fizik yapısı ile, hava toplarındaki iyi zamanlamasıyla ve defansını rahatlatan uzun vuruşları ile dikkati çekti. En güvenilir defans oyuncularından birisi oldu.

1950'li yılların sonlarına doğru, geçkin yaşına rağmen milli takıma seçildi. Beşiktaşımız'daki 10 yıllık mesaisinde 325 maçta yer aldı ve rakip fileleri 10 kez havalandırdı.




MUSTAFA ERTAN (BETON MUSTAFA)



Harpokulu ve Ankara Karagücü takımlarında parladı. Muhafızgücü ile Ordu Milli Takımı'nda oynadığı yıllarda şöhretin doruğuna tırmandı. Fizik kondisyonunun devamlı en üst düzeyde tuttu. Orta alanda oyunu organize ederken, modern futbolun gereği olarak sık sık hücuma da katıldı ve sürpriz goller attı. Formasını taşıdığı takımları galibiyetlere taşıdı.

90 dakikaya sığmayan fizik gücü ve dayanıklılığı ile takımının daima lokomotifi oldu. Bu yüzden O'na stadlarda seyirciler tarafından 'Beton' Mustafa lakabı takıldı.

Beşiktaş'a olan sevgisi yüzünden, Yüzbaşı rütbesi taşıdığı dönemde, ordudan istifa ederek 1960'ta Kulübümüz'e transfer oldu.

Beşiktaşımız'ın 1959-60 Türkiye Lig Şampiyonu olan kadrosunda yer aldı. İki sezon sonunda futbolu bırakarak teknik direktör sıfatıyla spor hayatına devam etti.

PTT, Hacettepe ve Bursaspor kulüplerinde antrenörlük yaptı.

29'u A Milli olmak üzere Ordu Milli Takımı ile birlikte 86 defa Ay-Yıldızlı formayı giydi.




EŞREF ÖZMENÇ



1930 yılında doğdu. Beşiktaşlı 'Çengel' Hüseyin gibi Vefa'lı 'Tenekeci' Garbis gibi o da futbolcu tarlası olarak bilinen Kadırga'da yetişti. 1947 ve 1948 yıllarında Beşiktaş genç takımında başarılı maçlar çıkardıktan sonra, 1949'da Beşiktaş A takımı kadrosuna dahil oldu. Mükemmel top tekniği, sürati ve markajdaki inatçılığı ile bir 'yanhaf'ta aranılan en önemli meziyetlere sahipti.

Beşiktaş forması altında 3 İstanbul Ligi, 1 Türkiye Futbol Birinciliği ve 1 Türkiye Ligi Şampiyonlukları kazandı. 1949 ile 1957 yılları arasında 239 maçta yer aldı ve 9 gol attı. Ayrıca 8 kez de milli takımda yer aldı.

Asırlık Türk futbolunda, gelmiş geçmiş en iyi üç yanhaftan biri olarak ün yaptı. 1990 yılında vefat etti.




ŞÜKRÜ ERKUŞ



Şükrü Erkuş, Beşiktaş'ta top koşturan 'Erkuş' aile fertlerinin en küçüğüydü. Ağabeyleri Nuri ve Rüştü Erkuş da uzun yıllar Siyah-Beyaz forma için ter dökmüşlerdi. Süphesiz en yeteneklisi 'O' idi. 1923 ile 1932 yılları arasında 145 maçta yer aldı ve rakip kalelere 83 gol attı.

Şükrü Erkuş ile ilgili bir anı da Beşiktaşımız'ın tarihinde çok önemli bir yer tutmaktadır:

1930 yılının Mart ayı içinde, Beşiktaş ile Vefa takımları 'İstanbul Şildi' için karşı karşıya gelmişlerdi. Maçın galibi Fenerbahçe ile final oynayacaktı.

İlk yarı 1-1 sona ermişti. Vefa o gün dişli çıkmış Beşiktaş'a direniyordu. Hatta zaman zaman da, tehlikeli pozisyonları yaratıyordu Siyah-Beyazlı kalede... Oyunun sonlarıydı, gerilerden Vefa ceza sahasına uzatılan bir hava topunu, önüne düşeren santrfor Şükrü Erkuş, süratle altıpasa kadar sokulmuş ve kalecinin müdahalesine fırsat vermeden, meşin yuvarlağı Beşiktaş adına ağlara yapıştırmıştı!

Orta hakem Kemal Halim 'Gol' kararı vermiş ve santrayı göstermişti. Yan hakem de aynı düşünceyle santraya doğru koşmuştu.

Seyircilerden de aksini ortaya koyan herhangi bir tepki gelmemişti. Ama Vefa'lı oyuncular aynı düşüncede değillerdi!.. Onlar hakemi çembere almışlar, ısrarla 'Hakem bey, Şükrü Bey, topu eliyle düzelttikten sonra kaleye soktu' diyerek, kararını değiştirmesin istememişlerdi.

Bir an tereddüde düşen hakem Kemal Halim, bir de yan hakeme pozisyonu sormuş ve ondan da 'Goldür' cevabını almıştı.

'Yardımcımı duydunuz. Buz gibi gol. Topu santraya getiriniz lüfen' demişti son kez Vefalı oyunculara...

Yeşil-Beyazlılar, hakemin kararından dönmeyeceğini anlamışlar ve boyunları bükük çaresizlik içinde, topu santraya getirirlerken, Beşiktaşlı santrfor Şükrü de, hakeme doğru koşar adımlarla yanaşmıştı... 'Kemal Bey, topla buluştuğum an, kasıtlı olarak değil ama elimle dokunmuştum. Gol şaibeli!.. İptal etmeniz daha doğru olur' demişti, Siyah-Beyazlılara yakışır bir dürüstlükle...

Böylece Vefa, haksız bir golden kurtulmuştu. Beşiktaş ise beraberliği bozamadığı için 'finalist' olma şansını ikinci bir maça bırakmıştı.

İşte, Beşiktaş Futbol Takımı'nı 'EN CENTİLMEN EKİP' sıfatı, stadlarda ilk defa bu olayla tescil edildi.





NUSRET ÜLÜK



1928 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Beykoz takımında oynarken büyük takımların ilgi odağı oldu.

1949 yılında Beşiktaş'a geçti ve çok kısa zamanda ilk onbirin değişmez elemanları arasına girdi.

Orta sahanın diğer iki güçlü elemanı Esref Özmenç ve Ali İhsan Karayiğit ile birlikte oluşturduğu 'Eşref-Ali Hasan-Nusret' ideal haf hattı, eski-yeni tüm otoritelerin de kabul ettiği gibi, asırlık Türk futbol tarihinde terüddütsüz gelmiş geçmiş en etkili 'haf hattı'dır.

Beşiktaş forması altında 4 İstanbul Ligi ve 2 Türkiye Ligi Şampiyonlukları yaşadı. Birçok kez de milli takımda yer aldı.

Beşiktaş'ta toplam 231 karşılaşmada forma giyen Ülük, alt yapıda da görev aldı.





KEMAL GÜLÇELİK


Profesyonellik öncesi dönemin en önemli santrforlarından biri olarak kabul edilen Kemal Gülçelik, 1923 yılında İstanbul’da doğdu. Oyun stili ve attığı gollerle ‘Keklik Santrfor’ olarak adlandırıldı. Rumelihisarı’nda oynarken, Beşiktaş’ın Baltalimanı’nda yaptığı antrenman maçlarında yönetici Fevzi Uman’ın dikkatini çekti. 1941’de Beşiktaş’a geldi. Siyah-beyazlı takımın en parlak dönemlerinde Sabri, Hakkı, Kemal, Şeref, Şükrü’lü kadrosunda santrfor olarak unutulmaz gollere adını yazdırdı. Galatasaray’a 14, Fenerbahçe’ye 7 gol kaydederek, derbilere de imzasını attı. Özellikle Galatasaray’la oynanan maçlarda sergilediği müthiş futbol ve attığı goller, onu Beşiktaş tarihinin unutulmazları arasına soktu. 2’si İstanbul Ligi, 1’i de İstanbul Kupası olmak üzere 3 resmi maçta 6’şar gol atarak kırılması güç bir rekorun sahibi oldu. 1949’da genç yaşta futbolu bıraktı.





RECEP ADANIR


17 Haziran 1951 günü Berlin Olimpiyat Stadı’nı tıklım tıklım doldurmuş, 100 bin kişinin hiç durmayan bir tezahüratla desteklediği geleceğin “Dünya Kupası Şampiyonu” Batı Almanya Takımı; Frıtz Walter, Rahn gibi aslarına rağmen, Türk Milli Takımı’na yenilmekten kurtulamamıştı. Ertesi gün, Alman basını galibiyet golüne imza atan Beşiktaşlı Recep Adanır için; “Tabanca mermisi gibi şut atan oyuncu” tabirini kullanmışlardı. Her iki ayağından füze çabukluğu ile çıkan çok sert şutları, top hakimiyetini süsleyen driplingleri ve meşin topu ayakları arasında saklayarak rakip sahada yaptığı kısa deparlarla Recep Adanır, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük futbol teknisyenlerinden biridir. Bir zamanlar taraflı tarafsız tüm sporseverlere; “Attığı her iki frikikten biri goldür” dedirtecek kadar netice futbolcusu olmuştur O... Recep Adanır, 1929 yılında Ankara’da doğdu. Çok küçük yaşlarda Başkent arsalarında bez top arkasından koşarken, büyük kabiliyeti sayesinde Ankaragücü takımına transfer olmakta gecikmedi. Kısa zamanda (A) kadroya yerleşerek, yeteneklerini ortaya koydu ve attığı birbirinden güzel gollerle Ankaragücü’nü Türkiye Şampiyonluğu’na kadar yükseltti. Bir yıl içinde şöhreti Ankara sahalarını taşmış ve yurdun futbol merkezlerine kadar yayılıvermişti. Nihayet 1950 yılı transfer ayında, çocukluğundan beri düşlerinde yer alan Siyah-Beyaz renklere transfer oldu ve böylece Türk Futbolu’nda bir “Baba Recep” devri başladı. Emsalsiz futbolculuk yeteneklerine ilaveten, çok iyi bir kaptan olduğu için de Türk Futbolu’nda “Baba” lakabı ile anılan bir kaç futbolcudan biridir O... 10 yıl taşıdığı Beşiktaş forması altında, biri Türkiye Birinciliği, ikisi Federasyon Kupası olmak üzere 3 Türkiye Şampiyonluğu ve 3 İstanbul Ligi Şampiyonluğu yaşadı. Sağiç, santrfor ve solaçık oynayan Recep, derbilerde Beşiktaş formasıyla Galatasaray’a 10, Fenerbahçe’ye de 4 gol kaydetti. 1959-60 sezonunda Kasımpaşa’ya transfer oldu. Daha sonra Galatasaray ve Karagümrük’te oynadı. Yıllar sonra Beşiktaş Dergisi ile yaptığı röportajda, bu ayrılığı gözyaşları ile anlatan Recep Adanır, her zaman “Beşiktaş’ın Baba Recep’i” olarak kaldı. Futbolu bıraktıktan sonra teknik direktörlük yapan Adanır, 1963-64 ve 1977-78 sezonlarında kısa süreyle Beşiktaş’ta görev aldı.






NAZMİ BİLGE


Beşiktaş’ın unutulmaz kaptanlarından olan Nazmi Bilge, 10 Ekim 1934’te Trabzon’da dünyaya geldi. Trabzon Lisesi’ni bitirdikten sonra 2 yıl yüksek öğrenim gören Nazmi, dayısı ünlü futbol adamlarından Hasan Polat’ın desteğiyle Beşiktaş’a transfer oldu.

1962 yazında Altay’a transfer olana kadar Beşiktaş’ta çok başarılı bir performans çizdi. İstanbul Ligi, Milli Küme, Federasyon Kupası ve Birinci Lig’de toplam 158 gol atmayı başaran Nazmi, 3 kez de A Milli Takım forması giydi.

Bilge, futbolu bıraktıktan sonra Beşiktaş Yönetimi’nde de görev aldı.





ALİ İHSAN KARAYİĞİT


Salihli’de 1927 yılında doğan Ali İhsan Karayiğit, Balıkesir’de futbola başladı. Türkiye şampiyonalarındaki başarılı futboluyla kısa sürede büyük takımların gözdesi haline gelen Ali İhsan Karayiğit, 1950 yılında Beşiktaş’a transfer oldu. 1950 ile 59 yıları arasında Siyah-Beyazlı takımda oynayan Ali İhsan Karayiğit, 3 İstanbul Ligi, 2 Federasyon Kupası Şampiyonluğu, 1 Türkiye Birinciliği yaşadıktan sonra 1959’da Adalet’e transfer oldu. Bir yıl sonra da futbol yaşamını noktaladı. Mükemmel bir tekniğe ve futbol zekâsına sahip olan ve 11 kez A Milli formayı giyen, Karayiğit, WM sisteminde santrafor olarak görev yaptı. Futbolu bıraktıktan sonra bir süre spor yazarlığı yapan Karayiğit, 1960’ta Beşiktaş’a üye oldu. Uzun yıllar Divan Kurulu’nda görev yaptı. Bir dönem Beşiktaş Genç Takımı’nı da çalıştırdı.




FARUK KARADOĞAN


Mersin İdman Yurdu 2. Lig’deyken henüz 17 yaşındaki Faruk oynadığı futbolla hem Gençlerbirliği takımının hem de Genç Milli Takım yetkililerinin dikkatini çekti. 1964’de Gençlerbirliği’ne, 1 yıl sonra da Beşiktaş’a transfer oldu. 1965-66 ve 1966-67 lig şampiyonluklarını yaşadı. Yüksek kondisyonu ile sol açık mevkiinin değişmez adı oldu ve 7 yıl boyunca siyah-beyazlı formayı giydi. Beşiktaş’ta oynadığı 171 lig maçında 34 gol attı. 14 kez A, 11 Ümit, 12 Amatör ve15 kez de Genç Milli olmak üzere toplam 52 defa ay-yıldızlı formayı giydi ve Futbol Federasyonu tarafından altın madalya ile ödüllendirilen ilk Beşiktaşlı milli futbolcu oldu. 1972’ de memleketinin takımı olan Adanaspor’a gitti. 1974’te tekrar Beşiktaş’a geri döndü ancak eski formunu yakalamadığı için özel maçlarda yer aldı.




GÜVEN ÖNÜT


1940 Aydın doğumlu. Küçük yaşta başladığı futbola, İzmirspor formasıyla devam etti ve bu renkler altında üne kavuştu. O’nun santrfor oynadığı 1958-59 ve 1959-60 sezonlarında, İzmirspor “Üç Büyükler”in tozunu atmıştı. 1960 yılı Temmuz’unda Beşiktaş’a transfer oldu. Kendisine has çalımlarıyla rakiplerini ekarte edişi, şık kafa golleri, isabetli pasları ve sert şutlarıyla etkili oldu. Beşiktaş’ın ve Türk Futbolu’nun en büyük golcülerindendi. Siyah-Beyazlı forma altında 2 Türkiye Ligi şampiyonluğu yaşadı. 1960-69 yılları arasında 225 maçta oynayıp, 94 gol attı rakip filelere. Mütevazı kişiliği ve centilmenliği ile iz bıraktı stadlarda. 1963-64 sezonunda 19 golle “Gol Kralı” olarak, Beşiktaş tarihindeki ilk gol kralı olma unvanını yakaladı.





RASİM KARA


Rasim Kara, Beşiktaş’a hem futbolcu hem de teknik adam olarak hizmet veren ender isimlerden... 1950 yılında Eskişehir’de doğan ve Eskişehir Işıkspor’da futbola kaleci olarak başlayan Kara, Uşakspor’dan Bursaspor’a transfer oldu. Oradan da Milli Takım’a kadar yükseldi. 1975-76 sezonunda özellikle Sovyetler Birliği Milli maçındaki olağanüstü performansıyla Beşiktaş’ın kalesini devralan Rasim Kara, aralıksız 9 sezon, siyah-beyazlı takımın kalesini korudu. 1981-82 sezonunda lig şampiyonu olan takımın file bekçisi olan Kara, 1984’te futbola veda etti ve teknik adamlık kariyerine başladı. Uzunköprü ve Antalyaspor takımlarında görev yapan Kara, önce Sepp Piontek’in ardından Fatih Terim’in yardımcılığını üstlendiği A Milli Takım’da kariyerinin en önemli başarılarından birini kazandı. Tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonası finallerine katılma hakkını elde eden Milli Takım’ı Euro 96’ya taşıyan isimlerden biri olan Kara, 1997-98 sezonunda Beşiktaş’ın teknik direktörü oldu. Siyah-Beyazlı takımı hem Şampiyonlar Ligi’ne sokan hem de lig tarihindeki en yüksek gol sayısına ulaştıran Kara, yine de Beşiktaş’tan ayrılmak zorunda kaldı. Bursaspor, Ç.Dardanel, Rizespor, Kocaelispor takımlarında da görev yapan Kara, Kanada’nın Ottowa Wizards takımını kendi liginde şampiyon yaptıktan sonra, başarılı kariyerine devam ediyor.




Vedat Okyar



1954 yılında Bursa'da doğdu. İlk profesyonel deneyimini yaşadığı Bursaspor'da, kısa zamanda takımın önemli oyuncularından birisi oldu. Teknik kapasitesi, driplingleri ve oyun kuruculuktaki zekasıyla Yeşil-Beyazlı takımın maestrosuydu. Bursa'da yetişmesine rağmen küçük yaştan beri gönül verdiği Beşiktaş'ta oynamak istiyordu. Tekstilci olan babası Rahmi Okyar, Beşiktaş Kulübü'nde 'Yönetici' sıfatıyla görev yaptığı için, Siyah-Beyazlı renklere transfer olması kolay olmadı. 1968 ile 1976 yıları arasında yer aldığı Beşiktaş Takımı'nda 253 maçta oynayıp, rakip kalelere 21 gol attı.

Zaman zaman Milli Takım'da da yer aldı. Çok iyi bir penaltıcıydı. Bursaspor ve Beşiktaş'ta kullandığı 43 penaltıdan 42'sini gole çevirerek, bu konudaki ustalığını gösterdi.

Kısa fasıllarla Diyarbakırspor ve Karagümrük takımlarında da top koşturduktan sonra futbolunu bırakıp, babasının mesleğini yapmaya başladı. 1980'li yılların sonuna doğru futbol yazarlığına soyundu ve yaptığı isabetli yorumlarla, kendine has üslubuyla spor basınının vazgeçilmez bir ismi oldu.





ZEKERİYA ALP


1968-69 sezonunda Feriköy’den Beşiktaş’a transfer olduğunda henüz 20 yaşındaki; sarı saçlı, mavi gözlü genç bir delikanlının, Beşiktaş tarihinin unutulmaz futbolcularından biri olacağını kimse bilemezdi. 1968’den 1978’e kadar 11 sezon boyunca 204 lig maçında forma giyen ve 6 gol atan Zekeriya Alp, sol kanatta görev yapar ve o kanatta attığı deparlarla tanınırdı. Daha çok savunma yönü güçlü olan Zekeriya Alp, istikrarlı ve çok centilmen bir futbolcuydu.

1. Lig’deki ilk resmi golünü 5 Eylül 1971’de Beşiktaş’ın Vefa’yı 3-1 mağlup ettiği karşılaşmada kaydetmiş ve takımını 1-0 öne geçirmişti. 22 kez A Milli Takım’da Beşiktaş’ı temsil eden Zekeriya Alp, Beşiktaş’ın en talihsiz dönemlerinde forma giymişti. Sadece 1975’te bir Türkiye Kupası Şampiyonluğu yaşayan başarılı futbolcu, 1978’de futbolu bıraktı. Ardından çeşitli dönemlerde Beşiktaş yönetiminde görev alarak Camiamız’a hizmetlerini sürdürdü.




KAYA KÖSTEPEN


1934’te Aydın’da doğan Kaya Köstepen, futbola da Aydınspor da başladı. 1955-56 ve 1956-57 sezonlarında Antalya’da santrafor olarak oynadı. 1957-58 sezonunda ise çok başarılı yıllar geçireceği Beşiktaş’a transfer oldu. Siyah-Beyazlı ekipteki ilk yılında Federasyon Kupası Şampiyonluğu yaşayan Köstepen, 1970 yılına kadar Beşiktaş forması giydi. Siyah-Beyazlı ekibin orta sahasının değişmez ismi olan ve çok kritik gollere de imza atan Kaya Köstepen, Beşiktaş’ta 4 Lig Şampiyonluğu yaşadı. 3 kez A Milli formayı giyen ve 332 Birinci Lig maçında 7 gol kaydeden Kaya, futbolu bıraktıktan sonra teknik adamlık yaptı.





NECMİ MUTLU


Necmi Mutlu, 1937 ylında İstanbul’da dünyaya geldi. 16 yaşında Beykoz’da lisanslı olarak futbola başladı. 5 sezon Kadırga ve Beykoz’da oynadıktan sonra 1958’de Beşiktaş’a transfer oldu. 11 sezonda 241 maçla Türkiye 1. Ligi’nde Beşiktaş’ın kalesini en çok koruyan kaleci olan Necmi Mutlu, 3 Lig, 1 Cumhurbaşkanlığı, 2 TSYD Kupası Şampiyonluğu yaşadı. Özellikle karşı karşıya pozisyonlardaki başarısı, refleksleri ve soğukkanlılığıyla döneminin en önemli kalecileri arasında yer aldı. 1968-69 sezonunun bitiminde kalesini genç Sabri Dino’ya bırakarak futbola veda etti. 5 kez A, 2 kez de B olmak üzere 7 kez Milli oldu. Futbolu bıraktıktan sonra Beşiktaş’ta yardımcı antrenörlük ve kaleci antrenörlüğü yaptı.





SABRİ DİNO


Futbola 14 yaşında Tarabya’da başladı. Galatasaray Genç Takımı’nda kısa bir süre forma giydikten sonra Beyoğluspor’a transfer oldu. 1964 yılında Özcan Arkoç’un Avusturya’ya gitmesinin ardından kaleci arayışına giren Beşiktaş, Fenerbahçe’yle kıyasıya bir mücadeleden sonra Sabri’yi renklerine bağladı. 1964-65 sezonundan itibaren önceleri Necmi Mutlu’nun yedeği olarak sahaya çıkan genç Sabri, 1966-67 sezounda kaleyi devraldı. Bir Avrupalı’yı andıran sarı saçları, mükemmel fiziği, beyefendiliği ve kaleciliğiyle örnek bir futbolcu olan Sabri Dino, 1975’e kadar forma giydiği Beşiktaş’ta 194 lig maçına çıktı. 1965-66 ve 1966-67 lig şampiyonluklarında büyük pay sahibi olan Sabri, Necmi Mutlu’dan sonra Beşiktaş kalesini en çok koruyan isim unvanını da halen elinde bulunduruyor. 12 kez A Milli formayı giyen unutulmaz kaleci, özellikle 13 Ocak 1973’te Napoli’deki Dünya Kupası grup eleme maçının kahramanı olarak anıldı. Bu maçta İtalya Milli Takımı’nın yıldızlarına gol şansı vermeyen Dino, maçın 0-0 bitmesinde başrolü oynamıştı. Futbolu bıraktıktan sonra tekstil sektörüne giren Dino, işlerinin bozulması üzerine, 1990 yılında intihar ederek, çok acı bir şekilde aramızdan ayrıldı. Beşiktaş tarihindeki ölümsüzlüğü ise sonsuza kadar devam edecek.





BİROL PEKEL


1938’de Kadıköy’de dünyaya gelen Birol Pekel, İstanbul Ticaret Lisesi’nde sporla tanıştı. Üç çocuklu bir ailenin tek oğlu olan Birol Pekel, Beylerbeyi’nde lisanslı olarak basketbol oynarken tesadüfen futbola geçiş yaptı. Beylerbeyi’nde soliç olarak çok başarılı maçlar çıkartarak büyük kulüplerin dikkatini çekti. 1959 yılında transfer olduğu Beşiktaş’ta 1963’e kadar 131 lig maçı oynadı ve 26 gol kaydetti. Türkiye Kupası’nda da Beşiktaş adına 5 gol attı. 6 kez A Milli Takım formasını giyen Pekel 1 de gol attı. Birol Pekel, o dönemlerin ünlü sloganı, “Şenol – Birol gol”ün kahramanlarından biriydi. Şenol’la birlikte Beşiktaş’ta çok başarılı maçlar çıkarttıktan sonra yine Şenol’la birlikte Fenerbahçe’ye transfer oldu.





ŞENOL BİROL


1937 yılında Rize’de doğan Şenol Birol, o dönemin en eğitimli futbolcularından biriydi. Edebiyat Fakültesi’ni bitiren Şenol, futbola Zonguldak Kilimlispor’da başladı. Daha sonra Rize Güneşspor ve Sarıyer’de forma giydi. 1958-59 sezonunda Sarıyer formasıyla attığı goller onu, ülkenin en çok konuşulan forvetlerinden biri haline getirdi. Başta Beşiktaş olmak üzere Galatasaray ve Fenerbahçe de genç golcüyü renklerine bağlamak için harekete geçti. Ancak Şenol’un tercihi Kara Kartal oldu. Forvetteki partneri Birol’la birlikte attığı goller yüzünden tribünlerde, “Şenol-Birol gol” tezaruhatı yapılmaya başlandı. İlk 3 sezonda 42 golü rakip ağlara bırakan Şenol’un Beşiktaş formasıyla en başarılı dönemi 1962-63 sezonuydu. Son haftaya kadar Galatasaray’la şampiyonluk için çekişen Beşiktaş, son maçında ikincilikte kalırken, Şenol sezonu 41 maçta 34 golle tamamladı. Bu sayı Şenol’a “bir sezonda en çok gol atan Beşiktaşlı” unvanını da kazandırıyordu. 1962-63 sezonu bitiminde Birol’la birlikte Beşiktaş’tan ayrılıp Fenerbahçe’ye giden Şenol Birol, futbola veda ettikten sonra çeşitli takımlarda teknik adamlık yaptı.





AHMET ÖZACAR


Türk Futbolu’nun ve Beşiktaş’ın “Küçük” lakaplı büyük yıldızlarından Ahmet Özacar, 1937 yılında Lüleburgaz’da doğdu. 6 çocuklu bir ailenin oğlu olan Ahmet, 1955’te İstanbul’un amatör takımlarından Şehremini Altınok’tan Beşiktaş’a transfer oldu. Aynı dönemde kendisinden 5 yaş büyük Ahmet Berman’la birlikte Beşiktaş’ta yer aldığından “Küçük Ahmet” adıyla anıldı. 1971’e kadar santrfor, sağaçık, solaçık ve sağiç olarak 16 yıl Beşiktaş forması giydi. 1970’te jübilesini yaptıktan sonra, 1970-71 sezonunda tekrar takıma çağrıldı ve Beşiktaş’ın krizli döneminde 3 lig maçında ikinci yarılarda oyuna “kurtarıcı” olarak alındı. Beşiktaş, Avrupa Kupaları’ndaki ilk galibiyetini 28 Eylül 1960’ta Rapid Wien’i 1-0 yenerek alırken tek gol yine Küçük Ahmet’ten gelmişti. Hem Galatasaray’a hem de Fenerbahçe’ye 9’ar gol atan Ahmet Özacar, derbilerde de varını yoğunu ortaya koyan bir yıldızdı. 3 kez Lig, 2 kez de Federasyon Kupası olmak üzere 5 kez Türkiye şampiyonluğu yaşadı. Türkiye Kupası’nda 5 kez rakip ağları sarstı. Türkiye Ligi’nde ise 313 maçta 100 gol attı. Attığı goller kadar, gollük ortalarıyla da ün yaptı. 2 kez A, 1 kez de B olmak üzere 3 kez Milli formayı giydi.




SANLI SARIALİOĞLU


1945 yılında doğan Sanlı Sarıalioğlu, futbol yaşamı boyunca sadece Beşiktaş forması giydi. Başarılı futbolculuğunun yanı sıra mükemmel bir kişliğe de sahip olan Sanlı Sarıalioğlu, 14 yıl formasını giydiği Beşiktaş’ta tam 314 Lig maçı oynamış ve 65 gol kaydetmişti. 21 kez A Milli formayı giyen Sarıalioğlu, Pakistan’la oynanan özel maçlarda da 2 gole imza atmıştı. 1975 yılında futbolu bıraktıktan sonra antrenörlük ve menajerlik yapan Sanlı Sarıalioğlu, dönem dönem siyah-beyazlı kulüpte de görev aldı. Beşiktaş tarihinin unutulmaz ismi Sanlı Sarıalioğlu halen spor yazarlığı yapıyor.




YUSUF TUNAOĞLU


1946 yılında doğdu. O da Sanlı Sarıalioğlu gibi Beşiktaş alt yapısında yetişti. Baba Hakkı’nın kontrolünde önce Genç Takım’da arkasından da Profesyonel Takım’da yer aldı. Yalnız Beşiktaş’ta değil, Türk Futbolu’nda 30-40 yılda bir sahalarda görülebilen süper yıldızlardan biriydi. Eğer şanssız bir trafik kazası geçirmeseydi, O’nu Avrupa’nın en ünlü kulüplerinden biri olan Anderlecht’te oynarken tanıyacaktı dünya futbolu... Anderlechtli yöneticilerin dikkatini, 1965 yılında Belçika’da organize edilen Ordulararası Dünya Şampiyonası karşılaşmalarında çekmişti. O’nu terhis olur olmaz renklerine katmaya karar vermişlerdi. Bu büyük transfere Beşiktaş da razı olmuştu. Taraflar her konuda anlaşmışlardı. Bir akşam Boğaz’da yaptığı trafik kazasından sonra Anderlecht bu transferden vazgeçti. Beşiktaş’ın gelmiş geçmiş en muhteşem kadrosu olan; Hakkı’lı, Şükrü’lü, Çengel Hüseyin’li kadrosunda bile ilk onbirde kendisine yer bulabilecek çaptaydı. Beşiktaş’ta 2 Türkiye Ligi Şampiyonluğu, 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası yaşadı. 1962-76 yılları arasında 172 lig maçında 23 gol kaydetti. Yusuf’un, 1971-72’deki 5-1’lik Göztepe maçında kaleci Ali’yi bir hareketle ters köşe yaparak topu ağlara göndermesi, unutulmayan golerinden biriydi. 6 kez A, 3 kez Ümit, 5 kez de Genç olmak üzere toplam 14 kez Milli oldu. Büyük top tekniği, driplingleri, arkadaşlarına attığı milimetrik paslar ve oyun kuruculuktaki zekası ile Avrupa çapında bir oyuncuydu. Futbolu bıraktıktan sonra, uzun bir dönem Beşiktaş alt yapısında görev aldı. 2000 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu yaşama çok erken veda etti.






MEHMET EKŞİ


1955 yılında doğdu. Elazığspor’da oynarken Karadenizliler’in dikkatini çekerek, Trabzonspor’a transfer oldu. Bordo-Mavili takımın şampiyon kadrolarında yer alarak, ünlendi.

1978’de Beşiktaşlı oldu. Ağırbaşlı, az konuşan, öz söyleyen karakter yapısı ile takım arkadaşları arasında saygı uyandırdı ve yöneticiler tarafından “Kaptan”lığa getirildi.

Defansta ve orta sahada, bilhassa hava toplarındaki üstünlüğü ile beğeni kazandı. Zaman zaman hücuma katılarak, galibiyet getiren gollerin de sahibi oldu. Beşiktaş formasıyla 189 maç oynadı ve 25 gol attı.





METİN TEKİN


Beşiktaş’ın “Sarı Fırtınası” Metin Tekin, 1964 yılında İzmit’te dünyaya geldi. Avukat olan babasının büyük çabalarıyla Kocaelispor altyapısında futbola başladı. Fuleli deparları, sürati ve çalımlarıyla kısa sürede sivrilen Metin, PAF Ligi’nin yıldız futbolcusuydu. Kocaelispor A Takımı’nda oynamadan Beşiktaş onu transfer etti. 1982-83 sezonunda henüz 18 yaşındayken Beşiktaş forması giyen Metin, siyah-beyazlı ekibin sembol isimlerinden biri oldu.

1982’den 1997’ye kadar 320 lig maçında oynayan ve 47 gol atan Metin, Beşiktaş’ta 5 Lig şampiyonluğu yaşadı. Beşiktaş’tan hiç ayrılmak istemeyen, Vanspor’da bir sezon kiralık olarak oynadıktan sonra siyah-beyazlı formayla jübilesini yapan Sarı Fırtına, Fenerbahçe’ye 13, Galatasaray’a da 8 gol atmayı başardı.

34 kez A Milli formayı giyen ve 2 gol atan Metin Tekin, Avrupa Kupaları’nda da çok başarılı maçlar çıkarttı. Özellikle 1993-94 sezonunda Kösice’yi eleyerek uzun yıllar sonra tur atlayan Beşiktaş’ın o günkü 2 golünü birden kaydeden Metin’in, Avrupa Kupaları’nda toplam 6 golü bulunuyor.

Futbolu bıraktıktan sonra spor yazarlığı yapan Metin Tekin, daha sonra antrenörlüğe başladı. Gençlerbirliği ve Samsunspor’da Erdoğan Arıca’nın yardımcısı olarak görev alan Metin Tekin, Beşiktaş tribünlerinin hâlâ dilinde olan “Metin-Ali-Feyyaz” üçlüsünün en renkli isimlerindendi.



FEYYAZ UÇAR


Türk futbol tarihinin unutulmaz golcülerinden biri olan Feyyaz Uçar, 27 Ekim 1963’te İstanbul’da doğdu.

Futbola Avcılar Kulübü’nde başladıktan kısa bir süre sonra Beşiktaş Genç Takımı’na geldi. Serpil Hamdi Tüzün yönetimindeki genç takımın en iyilerinden biri olarak sivrilen Feyyaz’ın, A Takım’a geçişi de çabuk oldu.

Şeref Stadı’nın tozlu sahasında golün her türlüsünü atan genç yıldız, 1982-83 sezonunda A Takım kadrosuna girdi. Attığı gollerle “Bay Gol” lakabını aldı. “Metin-Ali-Feyyaz” üçlüsünün en skorer ismiydi. 16 sezonda 320 lig maçında 170 golle, Beşiktaş’ın Türkiye Ligi’ndeki en büyük golcüsü oldu.

Feyyaz Uçar, büyük maçların büyük golcüsüydü. Derbilere damgasını vuran ünlü forvet, Galatasaray’a 18, Fenerbahçe’ye 16 gol atarak Hakkı Yeten ve Şeref Görkey’in ardından yetişen en büyük golcü olduğunu kanıtladı. Ayrıca Türkiye Kupası’nda kaydettiği 17 golle tüm zamanlarda bu kupada en çok gol atan Beşiktaşlı unvanını da elde etti.

4 Lig, 3 Kupa, 4 Cumhurbaşkanlığı, 1 Başbakanlık, 6 TSYD Kupası şampiyonluğu yaşayan Feyyaz Uçar, 25 kez A, 3 kez Ümit ve 2 kez Genç Milli Takım formasını giydi.

1994-95 sezonunun başında Yönetim ile yaşadığı bir anlaşmazlık sonucu, Beşiktaş ile ilişkisi kesildi, Fenerbahçe’ye transfer oldu. Sarı-Lacivertli takımda bir yılı aşkın bir süre futbol oynadıktan sonra Kuşadası ve Antalyaspor’da da forma giyen ünlü yıldız, 1997’de futbolculuk yaşamını noktaladı. O, hep Beşiktaşlı Feyyaz olarak kaldı.

Futbolu bıraktıktan sonra teknik adamlık yolunu seçen Feyyaz, Rıza Çalımbay’la birlikte önce Göztepe, ardından Denizlispor’da çalıştı. Feyyaz Uçar, 2002-2003 sezonu başında Lucescu’nun yardımcılığını üstlendi ve 100. yılımızdaki şampiyonluğumuzda büyük pay sahibi oldu.





ERTUĞRUL SAĞLAM



Ertuğrul Sağlam, 1970 yılında dünyaya geldi. Futbola Fenerbahçe altyapısında başladı. Oradan Samsunspor’a transfer oldu. 1994-95 sezonunda Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş Ertuğrul’u transfer etmek için yarışıyordu. Samsunspor’da gösterdiği olağanüstü performansla Üç Büyükler’in gözdesi olan genç yıldız, Beşiktaş’la anlaştı.

Beşiktaş’taki ilk sezonunda aşırı baskı yüzünden uzun süre bekleneni veremedi. Sezon sonuna doğru toparlanan Ertuğrul’un müthiş performansı ve 23 golü Beşiktaş’ı şampiyonluğa taşıdı. Beşiktaş formasıyla geçirdiği 6 sezonda toplam 167 Lig maçı oynadı ve 83 gol attı.

22 kez A Milli Takım forması giyen Ertuğrul Sağlam, 8’i Beşiktaş’ta oynadığı dönem olmak üzere toplam 11 gole de imzasını attı.

2000-2001 sezonunda Samsunsporlu Erman’la takas eldidi. Futbolu Samsunspor’da bırakan ve antrenör olarak Türk Futbolu’na hizmetlerini sürdüren Ertuğrul Sağlam, efendiliği ve çalışkan futboluyla Beşiktaş taraftarının sevgisini kazanan bir oyuncuydu.

Ertuğrul Sağlam, 1 Haziran 2007-6 Ekim 2008 tarihleri arasında Beşiktaş'ın teknik direktörlüğünü yaptı.




NİHAT KAHVECİ


Kasım 1979’da İstanbul’da doğan Nihat Kahveci, Beşiktaş altyapısında futbola başladı. 1997-98 sezonunda, takımda gençleştirme operasyonu yapan Toshack, onu hemen fark etti. Yasin, Savaş ve Aydın’la birlikte Nihat da A Takım’a girdi. Güçlü ayakları, uzaktan şut atma yeteneği ve süratiyle kısa sürede Beşiktaş’ın vazgeçilmez oyuncusu oldu.

2001-2002 sezonunda sergilediği performans onu Avrupa’ya taşıdı. Eski teknik direktör Toshack tarafından Real Sociedad’a transfer olan Nihat, Beşiktaş formasıyla 5 sezonda 115 lig maçı oynadı 27 gol attı.

2002 Dünya Kupası’nda da yer alan Nihat, Milli Takım’ın da vazgeçilmez oyuncuları arasında yer alıyor.




İLHAN MANSIZ



10 Ağustos 1975’te Almanya'da dünyaya gelen İlhan Mansız, SV Lenzfried, Kempten ve Augsburg ekiplerinde yetişti. Almanya Gençler Şampiyonası’nda gösterdiği performans ile göz doldurdu ve FC Köln'e transfer oldu. 1995 yılında Türkiye'ye ilk gelişinde istediği ortamı bulamadı, ikinci kez 1997'de geldi. Kuşadası ve Samsunspor formalarını giydikten sonra 2001 yılında Beşiktaşımız'a transfer oldu. 2001-2002 sezonunda 21 golle Arif Erdem ile birlikte gol krallığına ulaştı.

2002 Dünya Kupası’nda oynadığı futbol ve attığı gollerle Türkiye’nin Dünya Üçüncüsü olmasında büyük rol oynadı. Kupadan sonra uzun süre sakatlık yaşadı.

2003-2004 sezonunda Japonya’nın Vissel Kobe ekibine gitti. Bu transferden Kulübümüz önemli bir gelir elde etti. Japonya’da da sakatlık yaşadı ve tekrar Almanya’ya dönerek Hertha Berlin'de oynadı. Ancak sakatlıklar bir türlü yakasını bırakmadı. Ankaragücü macerasından sonra sakatlıklar nedeniyle futbolu bırakmak zorunda kaldı.





SERGEN YALÇIN


Türk futbolunun önemli yıldızlarından olan Sergen Yalçın, Beşiktaşımız'ın alt yapısından çıkıp Türkiye'nin dünya çapında tanınan isimleri arasında yer almıştır.

Ali Rıza Sergen, 5 Kasım 1972'de İstanbul'da dünyaya geldi. Babası Özer Yalçın, oğlunun da kendisi gibi futbolcu olmasını istedi ve alt yapımıza kayıt ettirdi. Alt yapı hocamız Serpil Hamdi Tüzün'ün elinde büyüyen Sergen Yalçın, Gordon Milne'nin teknik direktörlüğü sırasında 1991 yılında A Takım kadrosunda yer almaya başladı.

Klas hareketleri ve futbol zekasıyla yeşil sahada parıldıyordu. Beşiktaşımız'da altı sezon forma giyen Sergen, 2 lig şampiyonluğu, 1 Türkiye Kupası, 2 Cumhurbaşkanlığı Kupası ve 1 de TSYD Kupası başarılarına ortak oldu. 1996 yılında İstanbulspor'a transfer oldu, ardından da Siirt Jetpaspor'a geçti. Fenerbahçe, Trabzonspor ve Galatasaray takımlarında kısa süreler oynadı.

Sergen Yalçın, yuvasına Beşiktaşımız'a 2002-2003 sezonunda yeniden döndü. Kulübümüz'ün kuruluşunun 100. yılında kazandığımız şampiyonlukta pay sahibi oldu. 2003-2004 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde Chelsea gibi dünya devini İngiltere'de 2-0 yendiğimizde gollerin adı Sergen Yalçın idi.

Mükemmel golleri ile futbolseverlerin hafızalarından uzun süre silinmeyecek izler bıraktı.

1 yorum: